Gebelik Muayenesi
![]() |
gebelik muayenesi |
Hekime ilk gidişte yaptırılan tahliller, kan grubunu kağıdı, dölyatağı ya da yumurtalıklar düzeyinde daha önce ameliyat yapılmışsa, ilgili raporu götürmek yararlı olur. Hekime giderken, giysiler sade olmalı, dış üreme organları ılık suyla yıkanmalı ve lavajdan ( iç yıkama ) kaçınılmalıdır.
Hekim ilk muayenede gebeliğin gelişmesini etkileyebilecek birtakım öğelerin varlığını ortaya çıkarmak amacıyla hastanın özgeçmişini dinler.
Gebenin Soygeçmişi
Verilerin toplanmasına, kadının ailesindeki hastalıkların incelenmesiyle başlanır. Eşlerin anne-babalarının, kardeşlerinin, büyük anne ve büyükbabalarının sağlıklı olup olmadıkları; ailede akciğer, kalp, karaciğer, böbrek gibi organlarla ilgili önemli hastalıkların ya da şeker, yüksek tansiyon gibi kalıtım yoluyla kolayca geçebilecek hastalıkların olup olmadığı araştırılır.
Ayrıca hekim, kadının ya da kocasının ailesinde daha önce ikiz doğum ya da herhangi bir gelişme kusuru olup olmadığını bilmek ister. Bazı ailelerde böyle durumlara oldukça sık rastlanmaktadır. Eğer kocası ile aralarında uzak da olsa akrabalık bağları varsa, hastanın bunu hekime söylemesi gerekir. Çünkü hekim bunu bilirse, kadın ya da doğacak çocuk için ortaya çıkabilecek olumsuz durumları önleyebilir.
Gebenin Özgeçmişi
Hekim, hastanın soygeçmişini inceledikten sonra, ona kendi doğumuyla ilgili sorular sorar ( kaç kilo doğduğu, ruhsal ve bedensel gelişimi sırasında karşılaştığı sorunları gibi ). Öğrenim durumu ve çalıştığı işler hakkında bilgi alır. Çünkü gebeliğin gelişim döneminde çalışma ortamı, harcanan günlük çabalar, işe gidip gelirken binilen araçlar ve gidiş-geliş saatleri çok önemlidir. Zaman zaman hekim çalışmayı sürdürmede bir sakınca olmadığını söyleyebilir ya da geçici bir süre için ya da tüm gebelik süresi için işi bırakmayı önerebilir. Hasta, hekime, aile ortamından, yaşamındaki alışkanlıklarından, eğer içiyorsa, sigara içtiğinden ya da ilaç kullanıp kullanmadığından, gebeliğin kesinleşmesi ile ortaya çıkan ruhsal sorunlardan, kısacası hem kendisinde, hem de eşi ve toplumsal çevresi ile olan ilişkilerinde görülen değişikliklerden söz etmelidir. Bundan sonra hekim, hastasının bebekken geçirmiş olduğu hastalıklar hakkında bilgi toplar. Suçiçeği ve kızamık gibi döküntülü hastalıklar geçirilmiş midir? Özellikle hastasının kızamıkçığa yakalanıp yakalanmadığını (ya da daha önceden kızamıkçık aşısı yaptırıp yaptırmadığı); astım, verem (tüberküloz) gibi önemli akciğer rahatsızlıkları; akut eklem romatizması gibi kalp hastalığına yol açan rahatsızlıkları; virüslerin yol açtığı karaciğer iltihabı (viral hepatit) ya da safrakesesinde taş gibi hastalıkları; böbrek glomerül iltihabı (glomerülonefrit), böbrek taşı, böbrek pelvisi iltihabi (pyelonefrit) gibi böbrek rahatsızlıkları geçirip geçirmediğini sorar. Bu konuşma sırasında anımsanan ya da önemli görülen her şey hekime anlatılmalıdır.
Hekim, hastanın cinsel yaşamını bilmelidir. İlk adet ne zaman görülmüştür? Aylık çevrimleri düzenli midir, yoksa, düzensiz ve çok uzun mudur? Yumurtalıklar ve borularında iltihap olmuş mudur, cinsel ilişkiyle bulaşan hastalıklar geçirilmiş midir? Cinsel organlarına cerrahi girişimler uygulanmış mıdır? Bütün bu sorular yanıtlanmalıdır.
Daha Önceki Gebeliklerin Öyküsü
Bütün bunlardan sonra daha önceki gebeliklerin sayısı, gelişimlerine ve sonuçlarına ait bilgiler toplanır.
Düşükler olduysa, bunların meydana geldiği ayları bilmek çok önemlidir. Çünkü ilk 2.-3. aylarda yapılan düşüklerin nedeni, dölyatağının az gelişmesi, kalıtımsal öğelerle annedeki şeker hastalığıdır. Oysa, gebeliğin 4.-5. aylarında görülen düşükler, büyük ölçüde dölyatağı boynunun tutma gücünün azalmasına, yani yavaş yavaş genişleyerek ani düşüklere yol açmasına bağlıdır. Ayrıca, hekimin isteyerek yapılan düşükler hakkında da mutlaka bilgi edinmesi gerekir. Eğer daha önce doğum yapılmışsa, gebeliğin nasıl geliştiği, beden ağırlığının ne kadar arttığı, doğumun kendiliğinden mi, yani dölyolu ile mi gerçekleştiği, sezaryen yapılmışsa hangi nedenle yapıldığı, doğan çocuğun kilosu, gebelik ve doğum sırasında görülen bütün aksaklıklar (doğumdan sonra yapılması gerekmiş olan dölyatağı kazımaları gibi.) anlatılmalıdır.
Hekim son aybaşının başladığı tarihi ve özelliklerini, yani kanamanın hem miktar, hem de süre yönünden düzenli olup olmadığını saptar. Gebeliğin gidişi üzerindeki bilgiler çok önemlidir. Gebelik sırasında alınan ilaçlar, röntgen ışınları ile yapılan incelemeler, üreme organlarında oluşan kanamalar, karın ağrıları, sempatik sinir sistemiyle ilgili belirtilerin ne zaman ortaya çıktığı ve rahatsızlık verip vermediği, bilinmesi gereken önemli noktalardır.
Beden Muayenesi
Muayenenin ilk bölümü bitince, hekim, hastanın bedenini dikkatle inceler. Gebelikte ortaya çıkabilecek olayları saptamada hastanın yaşı çok önemlidir. İlk gebeliğin normal sonuçlanması için en uygun dönemin 20-30 yaşları arası olduğu (daha sonraki gebelikler için 25-35 yaşları arası) bilinmektedir. 20 yaşından önceki gebelikler tehlikelidir. Çünkü henüz çok genç olan anne, beden gelişimini ve düzenini tamamlamadığı gibi, ruhsal dengeye de varmadığından çocuk sahibi olmaya hazır değildir. Öte yandan 35 yaşından sonra yapılan doğumlarda çocuğun mongoloid olma olasılığı artar. 30 yaşından sonra her 4000 gebelikte bir mongoloid tip, 36 yaşından sonra 500 gebelikte bir, 41 yaşından sonra da 85 gebelikte bir mongoloid tip doğar. Bu olasılık, annenin yaşı ile birlikte yükselir, babanın yaşına çok daha az bağlı olabilir.
Hekim, hastanın boyunu (1,50 m'den daha kısa boylularda leğenin dar olması olasılığı vardır; bunun sonucunda doğum sırasında birtakım sorunlar ortaya çıkar), gebelikten önceki ve muayene sırasındaki ağırlığını ve tansiyonunu değerlendirir.
Ciddi, Dikkatli, Kesin Kontrol
Hekim, hastanın bedenini inceleyerek gebeliği kısmen tanımlar. Meme uçlarındaki ve karnındaki beyaz çizgideki ( linea alba ) renk koyulaşmasını, göğüslerdeki genişlemeyi fark eder. Karın çeperinde gevşeklik olup olmadığını ve iskelet yapısından, özellikle leğenden ileri gelebilecek rahatsızlık ve anormallikleri denetler. Göğüsleri elle yoklayarak, ur gibi bazı hastalıklı durumlar olup olmadığına bakar.Gebelikte göğüs urunda gözeçarpan bir kötüye gidiş görülür. Bunun nedeni östrojen hormonların ur dokusunu etkilemeleri ile urda oluşan hızlı gelişmedir. Hekim,düzenli çalışıp çalışmadıklarını anlamak için kalp ve akciğerleri dinler, sonra karnı inceler. Karaciğerin ve dalağın büyüklüğüne ve normal olup olmadıklarına dikkat eder.
Cinsel Organların İncelenmesi
Bundan sonra hekim asıl muayeneye, yani cinsel organları incelemeye başlar. Önce dış üreme organlarını, büyük dudakları, küçük dudakları ve vulvayı gözle inceler (örneğin Bartolin bezlerinde kist olup olmadığına bakar). Dış üreme organlarının ve dölyolunun şişmiş ve normalde pembe olan renklerinin mora dönüşmüş olduğunu görür. Sonunda iki elle muayeneye başlar, yani sağ elin bir ya da iki parmağını dölyolunun içine sokar ve sol elle karına baskı yapar. Bu yöntemle dölyatağının durumunun öne, geriye ya da yanlara dönük olup olmadığını anlar.
Bir Sorun : Ters Dönmüş Dölyatağı
Dölyatağı ters dönmüş olan bir kadının çok zor gebe kalabileceğini düşünmek yanlıştır. Ters dönmüş bir dölyatağı yalnızca gebeliğin gelişimini etkiler. Dölyatağı ters dönmüş durumdayken hareket edebiliyorsa (yani hareketliyse), gebelik, büyük bir olasılıkla, normal gebelikler gibi gelişme gösterecektir. Ama ters dönmüş olan dölyatağı hareket edemiyorsa (yani dölyatağı birtakım yapışıklıklar yüzünden ters dönmüş durumunu koruyorsa), embriyo büyüdükçe leğen boşluğundan dışarı çıkamayacak, bu durum bir düşüğe neden olacaktır. Bunlarda, bir gebelikten önce ters dönük dölyatağını ameliyatla düzeltmek gerekir.
Hekim, daha sonra dölyatağının gelişimini değerlendirir. Eğer kadının ilk doğumuysa, 6. - 7.haftaya doğru dölyatağı mandalina büyüklüğünde, 9. -10. haftaya doğru iri bir elma büyüklüğünde, 12. haftaya doğru da greyfurt büyüklüğündedir.12.-13. haftaya kadar dölyatağı henüz leğen boşluğu içindedir. 14. haftaya doğru simfizis pubis'i ( çatı kemiklerinin birleştiği yer ) aşar ve karın elle yoklandığında fark edilir. Doğum yapmış kadınlarda ise dölyatağı genellikle daha büyüktür. Hekim, dölyatağı çeperlerinde fibromlar olup olmadığını, dölyatağının sertliğini ( gebelikte dölyatağı yumuşak olmalıdır ) ve yumurtalıkların büyüklüğünü ( gebelikte yumurtalık çapının 3-4 cm'ye varacak kadar büyümesi normaldir) inceler.
Bu muayenede hekim, embriyonun dölyatağı boşluğunun içinde mi, yoksa, dışında mı olduğu (dış gebelik olasılığı), dölyatağı boynunun durumu ve dölyatağı boynu kanalının kapalı olup olmadığı konusunda bilgi sahibi olur. Sonra dölyoluna spekulum (iki bölümden oluşan metal bir aygıt, dölyolunu ve dölyatağı boynunun çeperlerini kontrol eder) sokarak, polip, aşınma, kist ve renk değişiklikleri olup olmadığını inceler ve salgılanan sıvı miktarını denetler. Bu inceleme, özellikle üreme organlarından kan geldiğinde kanamanın dölyatağı boşluğundan mı, yoksa, dölyatağı boynunun dış ağzından mı kaynaklandığını saptamak açısından çok önemlidir.
Kalp Atışları İşitilmiyorsa ..
Hekim, gebeliğin ilk 3 ayında hastaya, gebeliğin gelişimi hakkında bilgi verebilir. Ama stetoskopla bebeğin kalp atışlarını dinleyemez. Dölütte kalp atışlarının 7. haftaya doğru başladığı bilinmektedir. Öyleyse, embriyoda kalp atışlarının, yani embriyonun canlılığını anlamanın tek yolu ultrasonografi yöntemidir. Kolayca embriyonun varlığı ve kalp atışları kanıtlanabilir. Ekran üzerinde küçük bir noktanın, dakikada ritmik olarak 120-140 atış yaptığı görülür. Gebelik süresi boyunca değişmeyen böylesine yüksek bir kalp atışı sıklığı, annenin kalp atışları ile embriyonun kalp atışlarını birbirinden ayırmaya da yarar.
Böyle Bir Muayeneye Neden Gerek Duyulur ?
Hekim, böyle duyarlı bir muayeneyle gebeliğin normal geçip geçmeyeceğini, yaklaşık olarak saptar. Kadının, gebeliğin başlangıcından sonra karşılaşabileceği bütün tehlikeli durumları önceden bildirir. Yapılan istatistiksel araştırmalara göre, gebeliklerin %20'si büyük ölçüde risklidir. Bu gruba giren gebeliklerde hem annenin, hem de emriyonun sağlığını korumak için bir dizi önlem alınması gerekir. Bu nedenle, doğum öncesi yapılan muayeneler sonucu, gerekirse anne, uzmanlaşmış merkezlere gönderilerek, gebelikte ortaya çıkmış ya da çıkabilecek tehlikeli durumların önlenmesi ya da tedavisi ve böylece doğuma en iyi koşullarda hazırlanması sağlanmış olur. Geçmişte gebeliklerdeki ölüm oranı, bugünküne göre çok yüksektir. Toplumun, doğumdan başlayarak, anne ya da baba olana kadar, bir kişinin yaşamı için gerekli olan sağlık eğitimini ve tedavisini sürekli biçimde gerçekleştirmesi ve her zaman bunun sorumluluğunun bilincinde olması gerekir.
-- Sponsorlu Bağlantılar --
Hiç yorum yok: